Çevirmenlikte Uzmanlaşma, Ayrımlaşma ve Meslekleşme

Türkiye’de Toplum Çevirmenliği Üzerine Serbest Düşünceler

Yazar: Alev Bulut

Çevirmenlik mesleğinde ayrımlaşmalar ve uzmanlaşmalar konusu beni, 8-9 Aralık 2005 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi’nde çevirmenlik mesleğinin temsilcilerini akademi çatısı altında buluşturan Çevirmenler Forumu’na götürdü. Programını bu yazıya eklediğim bu kapsamlı toplantının tam adı “Çevirmenler Forumu: Meslekleşme, Uzmanlaşma, Örgütlenme Sorunları” idi. O iki günlük buluşmada Türkiye’de çeviri alanında bilinen ne kadar adlandırma varsa yazılı ve sözlü çeviri başlıkları altında sıralamış, “Mesleki Örgütlenme Girişimleri” başlıklı ardışık iki oturumda mesleği ayrımlaştırmaya çalışmış, sahadan gelen çevirmen, işletmeci, dernek temsilcisi başta olmak üzere bütün meslek temsilcilerini dinlemiştik. Çeviri alanında örgütlenmenin henüz başında olduğumuz o günlerde kitap çevirmenliği alanında Besam, İlesam, Yayıncılar Birliği gibi alan örgütlerinin temsilcilerini dinlerken Çevbir’in (o zamanki adıyla Kitap Çevirmenleri Meslek Birliği) kuruluşuna tanıklık etmiştik. 2007’de resmen kurulan Çeviri İşletmeleri Derneği (ÇİD) o tarihte ismen yoktu ama Çeviri Derneği içinde hızla filizleniyordu, “Meslekleşmenin Hukuki Boyutu” başlıklı oturumda çeviri işletmelerinin temsilcilerini ve hukuk çeviri uzmanlarını ağırlayarak teknik çeviri olarak adlandırılan resmi belge ve uzmanlık alanı metin çevirisi sektörünün meslekleşme gereksinimini dinlemiştik; mesleğin kahrını çeken çevirmenler adına, kendileri de çevirmenlikle işe başlamış olan çeviri işletmesi sahiplerinden hem de… Bu işletmecilerin örnek girişimiyle iyi uygulamaların, çeviri öğrencilerine sağlanan staj olanaklarının Türkiye için büyük bir kazanım olduğunu söylemeye bile gerek yok. Aynı dönemde tiyatro oyunu çevirmenlerinin meslekleşme çabası da Çeviri Derneği’nin kurucu başkanı Prof. Dr. Hasan Anamur’un girişimiyle ivme kazanmış, filmlerde, oyunlarda, kitaplarda çevirmen adının yazılması “çevirmenin adı yok” sloganıyla talep edilirken kitap çevirmenlerinin sözleşme yapmadan çeviriye başlamamaları, mesleğe tip sözleşme örneklerinden haberdar olarak adım atmaları tam bir bilinçlendirme seferberliğine dönüşmüştü. Sözlü çeviri başlığı altında konferans çevirmenleri adına o zamanki adıyla programda Türkiye Birleşik Konferans Tercümanları Derneği’nin temsilcileri yer alıyordu. Yanında da 1999 Marmara depreminin ardından kurulan Çeviri Derneği Afette Rehber Çevirmenlik (ARÇ) organizasyonu da yeni bir oluşum olarak “toplum çevirmenliği” alanını temsil ediyordu.

 

Bunların 17 yıl önce olduğunu düşününce, aradan geçen zamanda pek de yol alamamışız denebilir ama ben bardağın dolu tarafına bakarak Türkiye’de çevirmenlik mesleği adına oldukça hızlı yol aldığımıza inanıyorum. Öyle ki, bir uzmanlaşma ve ayrımlaşma örneği olarak bugün diyelim dijital oyun çevirmenlerinin bir araya gelmesi, görsel işitsel çeviri altında işaret dili çevirmenlerinin, sesli betimlemecilerin, ayrıntılı altyazı çevirmenlerinin ve bütün dijital ortam çevirmenlerinin dernekleşmesi şaşırmayacağım bir gelişme olur. Çevirmenliğin bir meslek olduğunu göstermek için sahanın farklı bağlamlarında çevirmenlerin işlerini usta-çırak ilişkisi içinde alaylı olarak yapıp öğrendiklerinden öte bir vurguya, çevirilerin yazılı ve sözlü biçimlerde ve farklı çeviri ortamlarında nasıl yapıldığını anlatan, bu süreçleri soyutlaştırıp idealize etmeden standartlaştırarak anlatan bilgilere gerek var. Bunu şöyle bir örnekle anlatayım: bir yemeği yıllar içinde çok iyi yapan birine sorduğunuzda nasıl yaptığını adım adım teknik olarak anlatamayabilir. O yemeği çok iyi yapanlar bir araya gelip bir grup kursa ortak dil ve söylem içinde birlik olarak yaptıkları işi daha iyi anlatabilirler. Aynı yemeğin yapılış adımları da uzmanlık dili ve terimleriyle gastronomi alanında yemek yapımı ve sunumu mesleklerinde öğretilen bir bilgi olabilir.

Meslekleşme

Meslekleşme bir işin standart tanımına, o işin yapılması için gereken bilgi, beceri ve duruşun adımlara bölünerek ölçülebilir kılınmasına yani standartlaşmasına dayanır. Çeviri alanında da çeviri öncesi hazırlıklardan, çeviri sırasındaki kararlara ve çeviri sonrası yapılanlara kadar bütün aşamaları ayrıntılı olarak kağıda dökmek gerekir. Bunu en iyi yapan metin akademi ve sivil toplum olarak çok emek verdiğimiz Çevirmen Meslek Standardı Seviye 6 (2013/ 2018). Bu standart çevirmenlikte 6 mesleksel ayrımın yolunu açtı: İşaret Dili Çevirmeni, Konferans Çevirmeni, Yerelleştirme Çevirmeni, İrtibat Çevirmeni, Toplum Çevirmeni, Özel Alan Çevirmeni. Meslek kodeksine de giren bu başlıklar altında çevirmen meslek yeterlilikleri yazıldı. Ayrıntılı bilgi için bu blogda konuyla ilişkili önceki yazılara bakmanızı öneririm. Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) çatısı altında sürdürülen çalışmalarda tamamlanan yeterlilikler yürürlüğe girerken saha, akademi, sivil toplum olarak özetleyebileceğimiz alan paydaşlarının üçlü bir yapıda sergilediği bu örnek çaba mesleğe, eğitime ve araştırmalara nitelik ve boyut katıyor (sürecin meslekleşme ve sertifikasyon açısından kapsamlı bir özeti için bkz. Uysal 2017 ve meslek olarak çeviriye kapsamlı bakış için bkz. Gouadec 2007, Robinson 2012/ Türkçe çevirisi Gürses 2019).

Şimdi biraz toplum çevirmenliği özelinde gidecek olursam (yukarıda söz ettiğim Çevirmenler Forumu’nun oturum başlıklarından ilhamla) 20 yıl kadar önce çeviri meslekleri dendiğinde ülkemizde yazılı çeviri başlığı altında teknik çeviri, kitap çevirmenliği, hukuk çevirisi, tıp çevirisi, sözlü çeviri başlığı altında konferans çevirmenliği, film-altyazı çevirmenliği ve işaret dili çevirmenliği başlıkları vardı ama toplum çevirmenliği sözlü çeviri altında bir yerlerde yalnızca gönüllü afet çevirmenliği üzerinden kısıtlı bir biçimde anılıyordu. Ülkemizde 18 bine yakın insanın ölümüne ve on binlerce insanın yaralanmasına ve evsiz işsiz kalmasına neden olan 17 Ağustos 1999 Marmara depremi ve ardından 12 Kasım 1999 Düzce depremi hepimizi afet gerçeğiyle tanıştırmış ve mesleği çevirmenlik ve çeviri eğitmenliği olan bizleri afetler karşısında nasıl bir gönüllülük sergileyebileceğimiz konusunda kendimizi sorgulamaya itmişti. Depremle aynı yıl kuruluş çalışmalarını tamamlayan Çeviri Derneği çatısı altında kurulan Afette Rehber Çevirmenlik (ARÇ) organizasyonu ile toplum çevirmenliği kapsamına giren afet ve acil durumda çeviri alt bağlamında bir sivil toplum-akademi-devlet işbirliği örneğimiz olmuştu. Bu modelin çerçevesi daha sonra 2011’den başlayarak ülkemizde sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli mültecilerin çeviri gereksinimlerinin karşılanması için verilen hizmet-içi eğitimlere uyarlanarak bir başka toplum çevirmenliği alt bağlamı olarak göçmen, sığınmacı ve mülteci çevirmenliğini sahada daha işlevsel, eğitimde ve araştırmalarda daha görünür kıldı.  

Toplum Çevirmenliği

Bir ülkenin resmi dilini bilmeyen yabancılara, sığınmacı, göçmen, mültecilere kamu hizmetlerinden yararlanmaları için verilen hizmetleri ifade eden Toplum Çevirmenliği her ülkede gereksinimler ölçüsünde ve ülkenin koşulları elverdiğince gelişir, köklenir. Bu sözlü çeviri bağlamının Türkiye’deki serüvenine bakarken ülkenin yakın tarihine de bakmış oluruz. Araştırmacılar, toplum çevirmenliğinin konferans çevirmenliğinin karşı kutbunda yer alan farklı bir edim ve söylem bağlamı olarak tanımlanmasının aslında sözlü çevirinin geneline ilişkin içerdiği zorlukların bazen konferans çevirmenlerinin yaşadığı zorluklardan fazla olduğunu görmeyi engellediğini ifade ediyor. Toplumun sığınmacı ve mültecilere yaklaşımı gibi sözlü çeviri mesleğinin içinde de toplum çevirmenliğine farklı bakılabildiğini düşünmek meslekleşmede neden geride kaldığını bir ölçüde açıklayabilir (Bahadır 2011: 180-183). Alanyazınındaki ilk “ad hoc” (özel bir amaçla, durum gerektirdiğinde yapılan) çeviri denmesine şaşmamak gerek; bu alanda görev alan ilk “doğal” çevirmenler kendilerine “çevirmen” demeyebiliyor, bunu bildiği diller nedeniyle aile çevresinde, çalıştığı kurumda ek iş olarak ve gerektiğinde yapılan gönüllü, yarı profesyonel bir sosyal hizmet türü olarak görebiliyor.

Adlandırmada alan uzmanları bile zorlanıyor, örneğin, İngilizce “community interpreting” sözcüğü için “kültürel çeviri”, “kültürlerarası çeviri” (Kalina 2011: 52-54), “sosyal çeviri”, “durum gereği çeviri” gibi açılımlara gidiyor. Kamu hizmetlerinin çevirisi anlamında “public service interpreting” ise devletin sunduğu hizmetlerin çevirisi açısından kamu kurumlarında çevirmen bulundurma zorunluluğunu anımsatan başka bir boyuta işaret ediyor. Adlandırma, konumlandırma, ücretlendirme gibi sorunlar bu hizmetin yapılandırılmasına da yansıyor, gerektiğinde giderilen bir açık olarak gören ülkelerde toplum çevirmenlerinin meslekleşmesi gecikiyor. Oysa bu hizmetin doğası gereği insani yönden bakınca durum farklı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve küresel sivil toplum kuruluşları toplum çevirmenliğini insan haklarının uzantısı olarak görüp bu “dil hakkı” hizmetinin karşılanması için uluslararası projeler yürütüyorlar.

ARÇ ve mülteci çevirmenliği örneklerim toplum çevirmenliğinin ülkemize ve yaşadıklarımıza özgü gelişimini anlatmak içindi. Peki, bunun dışında ne var elimizde? Sağlık hizmetlerinin çevirisi de ülkemizin sağlık turizminde önemli bir yeri olduğu için yaklaşık 20 yıldır gündemimizde, çeviri eğitimi alanların her sene bir bölümü hastane çevirmenliğine başvuruyor (bkz. Ross 2019). Mahkemelerde uluslararası davalarda ve ülkemizdeki yabancıların hukuksal süreçlerinde zaten anlaşmalar gereği çevirmen bulundurulmasının tarihi yarım yüzyılı aşmış durumda (bkz. Doğan 2004, Tahir-Gürçağlar ve Diriker 2004). Alanyazınında yer alan temel toplum çevirmenliği konuları da bunlar zaten: kurum adlarıyla gidersek mahkeme çevirmenliği, hastane çevirmenliği diyebiliriz, konu olarak gidersek hukuki süreçlerde sözlü çeviri, sağlık hizmetlerinde sözlü çeviri de diyebiliriz. Belli bir kurum adı ve mekanı veremediğimiz savaş ve çatışma bölgelerinde çeviriyi de sivil toplumun ya da uluslararası kurumların ülke ve bölge birimlerinin adıyla sahada görürüz, Kızılay ve IFRC (Uluslararası Kızılay Kızılhaç Federasyonu) ya da UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği), Göç İdaresi ya da başka sınır tanımayan meslek örgütleri (doktorlar, psikologlar ve artık çevirmenler) ve başta kadın ve çocuklar olmak üzere bu bölgelerde dezavantajlı gruplara destek için öne çıkan başka sivil toplum kuruluşları. Dernek ve oluşum adı vermeden neredeyse bütün kadın örgütleri, çocuk örgütleri, insan hakları savunucuları bu gruba giriyor…

Bundan sonrası…

Evet, ülkemizde zaten bizi bağlayan uluslararası anlaşmalara attığımız imzalarla toplum çevirmenliği hizmetlerini neredeyse 70 yıldır sağlık, hukuk başta olmak üzere yapılandırmış olmamız gerekirken henüz deprem, göç, sığınma gibi “mücbir sebeplerin” tam anlamıyla arkamızdan itmesiyle sahanın ortasına düşmüş durumdayız. İlk çeviri dalgalarına hazırlıksız yakalandığımız için atmak zorunda kaldığımız o ilk dev adımların ardından rehavete kapılıp bütçe kısıtlamasına gidip daha küçük adımlara dönmüş bir afet, acil durum, mülteci ve sığınmacı çevirisi alanı var elimizde… Kötü niyet yok ama acil durumun aciliyeti azaldığında unutulan bir çeviri sahası toplum çevirmenliği, çünkü bu hizmeti alanlar ülkenin konuk ettiği ya da etmek zorunda kaldığı bir kitle, şikayetlerini dile getiremiyor, gereksinimlerinden hemen vazgeçebiliyorlar.

İşte tam da bu nedenle daha fazla bütçe, zaman ve kaynak ayırmamız gereken bir iş toplum çevirmenliği, acil durum, afet ve mültecilik bağlamları bize özgü açılımlar ama her uygar ülkede olması gereken mahkeme ve hastane boyutlarında temel kamusal plan ve yapılandırmalara gerek var. Kamu hizmetlerinin çevirisi başlığı altında hukuk ve tıp boyutunu bütçelendirmek ve sivil toplumla işbirliği içinde bu çeviri türlerinde sürdürülebilirliği artırmak zorundayız. Benim umudum atılan meslekleşme ve dernekleşme adımlarının ardından mahkeme ve hastane bağlamlarının kendi içlerinde ayrımlaşmaları, bunu çok yakın bir gelecekte görebileceğimize inanıyorum. Mahkeme çevirmenlerinin düzensiz ve iş geldiğinde çeviri yapan bir kitle olmanın çok ötesinde bir uzmanlıkla dernekleşme gereksinimi içinde olduklarına eminim. Hastane bağlamında ise özel sağlık hizmetleri sektörünün sağlık turizmi için kullandığı kurum çevirmenlerini bir kenara koyduğumuzda Sağlık Bakanlığı’nın ve sağlıkla ilgili hizmet gruplarının sağlık çevirmenliğinde genel çevirmen örgütlenmelerine eklenerek güç kazanabileceğini ve sonra da kendi derneklerini kurabileceğini düşünüyorum. Hiçbir meslek grubuna zorla meslekleşme ve dernekleşme süreci yaşatamayız elbette, bu doğal akışında bir bilinçlenme ve yakındaki örneklerden etkilenme sürecidir. Bilinçlenmeye ve çevirmenlere haklarını hatırlatmaya devam etmeliyiz…        

YAZAR HAKKINDA: Alev Bulut, İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi, Çeviri Derneği, ARÇ, Çevbir ve MYK Çevirmen Yeterlilikleri komisyonu üyesi, kitap çevirileri ve çeviri konulu kitapları bulunmaktadır.

Kaynaklar

  • Bahadır, Şebnem. 2011. “Interpreting Enactments: A New Path for Interpreting Pedagogy”, Modelling the Field of Community Interpreting: Questions of Methodology in Research and Training içinde Kanz, Claudia, Prunc, E. and Schölger, R. (yay. haz.) Lit Verlag, Viyana, Berlin, 177-210.
  • Diriker, Ebru, Ş. Tahir-Gürçağlar. 2004. “Community Interpreting in Turkey”, Çeviribilim Uygulamaları Sayı:14. Hacettepe Üniversitesi, Ankara, s.73-92.
  • Doğan, Aymil. 2004. “Mahkeme Çevirmenliği”, Çeviribilim ve Uygulamaları Sayı 14, Hacettepe Üniversitesi, Ankara, s.1-25.
  • Gouadec, Daniel. 2007. Translation as a Profession. John Benjamins, Amsterdam.
  • Kalina, Silvia. 2011. “Interpreting and interpreter training: time for a re-shuffle”. Modelling the Field of Community Interpreting: Questions of Methodology in Research and Training içinde Kanz, Claudia, Prunc, E. and Schölger, R. (yay. haz.) Lit Verlag, Viyana, Berlin, 45.56.
  • Robinson, Douglas. 1997. Becoming a Translator. (Nasıl Çevirmen Olunur? çev. S. Gürses, Çeviribilim Yay. 2019).
  • Ross, Jonathan M. 2019. ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Doktorların Gözüyle Gönüllü-Amatör Çevirmenlik’, İ.Ü. Çeviribilim Dergisi 11 (2016-2017): 55-82.
  • Uysal, Nazan Müge. 2017. Çevirmenlikte Meslekleşme ve Çevirmen Sertifikasyonu. Gece Kitaplığı.

 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇEFOR (8-9 Aralık 2005)
ÇEVİRMENLER FORUMU: MESLEKLEŞME, UZMANLAŞMA, ÖRGÜTLENME SORUNLARI
 

8 ARALIK 2005, PERŞEMBE
AÇILIŞ 9.30
Prof. Dr. Korkut Tuna
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Ayşe Dilek Erbora
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Batı Dilleri ve Edebiyatları
Bölüm Başkanı

 

I.OTURUM 10.00–11.00
MESLEKİ ÖRGÜTLENME GİRİŞİMLERİ I
Oturum Başkanı: Prof. Dr. Turgay Kurultay
Alpay Kabacalı (Besam), Metin Celal Zeynioğlu (Edisam), Hasan Anamur
(Çeviri Derneği) Türkiye Yazarlar Sendikası
 
II. OTURUM 11.15–12.15
MESLEKİ ÖRGÜTLENME GİRİŞİMLERİ II
Oturum Başkanı: Doç.Dr. Alev Bulut
Yiğit Bener (Birleşik Konferans Tercümanları Derneği), Feryal Halatçı
(Kitap Çevirmenleri Girişimi) Hakan Paşalı (Dublaj ve Alt Yazı
Çevirmenleri Girişimi)
 
III. OTURUM 13.30–14.30
MESLEKİ ÖRGÜTLENMENİN HUKUKSAL BOYUTU
Oturum Başkanı: Yrd. Doç.Dr. Mine Yazıcı
Doç.Dr. Aslan Kaya (İ.Ü. Hukuk Fakültesi), Turgut Ağar (Avukat, Hukuk
Çevirmeni), Av. Sabri Kuşkonmaz (BESAM)
 
GENEL DEĞERLENDİRME 15.00–16.00

 

9 ARALIK 2005, CUMA
I.OTURUM 9.30–10.30
TEKNİK ÇEVİRMENLER
Oturum Başkanı: Doç.Dr. Sakine Eruz
Faruk Atabeyli, Erkan Altınsoy, Elif Daldeniz
 
II. OTURUM 11.15–12.15
KİTAP ÇEVİRMENLERİ
Oturum Başkanı: Yrd. Doç.Dr. Necdet Neydim
Nihal Yeğinobalı, Ülker İnce, Tahsin Yücel, Rafael Carpintero Ortega,
Sevgi Tamgüç
 
III. OTURUM 13.15–14.15
SÖZLÜ ÇEVİRMENLER-DUBLAJ VE ALT YAZI ÇEVİRMENLERİ
Oturum Başkanı: Doç.Dr.Emel Ergun
Aymil Doğan (Konferans Çevirmenliği), Dilek Dizdar (Toplum
Çevirmenliği), Aslı Takanay (Film Çevirisi)
 
IV. OTURUM 15.00–16.00
ÇEVİRİ HİZMETİ VEREN KURUMLARIN TEMSİLCİLERİ
Oturum Başkanı: Dr.Çağlar Tanyeri
Osman Kaya (Universal Dil Hizmetleri), Okşan Atasoy (Tercüme Konseyi),
Yavuz Yener (Eylül Çeviri Bürosu), Yayıncılar Birliği
 
GENEL DEĞERLENDİRME 16.30–17.30

 

Yer: İ.Ü. Kuyucu Murat Paşa Medresesi (Güzel Sanatlar Bölümü)
Vezneciler, Fen Fakültesi girişi yanı